Alevilikte kadın!

Alevilikte kadını anlatmak kuşkusuz bir köşe yazısına sığmayacaktır. Lakin ben ana hatlarıyla anlatmaya çalışacağım. Alevilikte kadınla erkeğin bir arada ibadet yaptığı (ayn-i cem) birkaç dini inançtan biridir.

Alevilik inancının temel düsturu olan bir sözle başlamak yazıya daha doğru olacaktır. ‘Bu yolda ( âlemi inanç erkânında)cinsiyet yok, can var’…

Dersimli bir dedeyle yapmış olduğumuz söyleşide şöyle bir tespitte bulunmuştu kendisi  (atalarımdan bildiğim kadarıyla diyerek). Alevi kadının ibadete (ayn-i cem’e) erkekle beraber katılması ve erkekle eşit statüde olmasının sebebi ‘Hz Fatma’dır. Çünkü Hz Fatma kırklar meclisinin kırkından biridir.

Alevi yol erkânının en önemli düsturlarından biri de ‘RIZA’ kapısıdır. Dolayısıyla kadın erkek çocuk da dâhil olmak üzere her birey birbirinden ‘rızalık’ alır. Hz Fatma Alevi kadınının ‘ana’sıdır. Alevi kadınları ona bağlıdır. Şefaat sahibi koruyan kollayan odur.  Aynı zamanda da bilge kadını temsil eder.

Alevilikte kadını ayırmak, yok saymak, aşağılamak, şiddet uygulamak Ana Fatma’ya yanlış yapılıyor demektir ve düşkünlük sebebidir. Kadın, doğurma, bir damlayı bedeninde can’a çevirmesi sebebiyle sırlı ve kutsaldır.

Alevi ibadetinde ayn-i cem’de kadın erkek aynı statüde aynı safta yer alır. Cemal cemal’e oturur. Oniki hizmet görülürken kadınlar da bu hizmetlerde yer alır.

 

Cem’in başlaması için meydanın açılması post hizmetiyle (postun sahibi Hz. Hüseyin’dir) gerçekleşir ki kadın erkek postu beraber tutarak meydana (cem’in yapıldığı alan) getirir. Post hizmeti bütün cemlerde yapılır.  Çünkü post gelmeden cem’e başlanmaz.

Yine görgü cemlerinde iki hizmeti daha kadın – erkek birlikte yapar. Tezekar hizmeti (tarikat abdesti aldırırlar), Sakahizmeti (cemdebulunan canlara su dağıtma hizmetidir) ve sadece üç bacının yaptığı süpürgeci hizmeti…

Ayn-i cem’de semahı kadın ve erkekler beraber yaparlar. Dede cemi yürütürken ‘ana’ da yanında oturur. Cemi yürüten ana bacılara, mürşitlere, kadın zakirlere geçmişte rastlanmıştır.  Günümüzde bu durum koşullar gereği sekteye uğrasa da yer yer yapılan yerler yine d vardır. Alevilikte kadınlar her zaman bu haklara sahiptir.

Müsaip olunmak istenildiğinde dört can bir birine rızalık vermelidir. Kadınlardan biri istemez ise o kişiler birbirleriyle müsaip olamaz. İkrara dayalı bütün konularda erkek kadından rızalık almalıdır.

Kadın eşiyle bir problem yaşadığında eşini dedesine şikâyet edip dara kaldırtabilir. Bu şikâyet kadını inciten şiddet, emek, ahlaksal vs gibi konularda olabilir. Kadın ahlaksal konuda direkt dedesine anlatamıyorsa, ana-bacı aracılığıyla mutlaka gündeme getirilir. Bu konu aleni değil ancak bilge kişiler meclisinde sır olarak konuşulup, çözüme kavuşturulur.

Alevilikte ‘töre’ cinayeti yoktur, yasaktır, düşkünlük sebebidir… Bu tür konular pir huzurunda bilge canlar meclisinde görüşülür. Cezası ne ise orada karar verilir. ( köyden uzaklaştırma, toplumdan dışlama, ceme almama gibi ) Ama bu ceza asla ölüm değildir. Çünkü hiçbir can’ın başka bir can’ın hayatını almaya hakkı yoktur.

Sosyal alanlarda ‘el ele, omuz omuza, gönül gönüle’ eşit şartlarda berber yaşarlar. Hiçbir Alevi bölgesinde tarlada, bağda, bahçede, kentte erkek oturup sadece kadın çalışmaz. Bu hak yeme sayılır, kişi yine düşkünlükle itham edilir.

Bir ev ya da kişi tarif edildiğinde kadının adı da verilebilir. Böyle yerlere ve ailelere günümüzde de rastlanmaktadır.

Tarihte en önemli alevi bilge kadınları saymak gerekirse; Hz Hatice, Hz. Fatma, Hz Zeynep, Rabia ve günümüzde de en bilinenlerden birisi olan İmam Cafer-i Sadık’ın talebesi Hüsniye’yi sayabiliriz… Yakın bilinen tarihte ise Ahi Evran’ın eşi Fatma Bacı, Hacı Bektaşi Veli’nin döneminde ilk öğretisini savunan manevi kızı ‘Hatun ana’ sayılabilir.

Pir Hacı Bektaşi Veli’nin sözüyle şimdilik bitirmek isterim.

Erkek dişi sorulmaz muhabbetin dilinde

Hakk’ın yarattığı her şey yerli yerinde

Bizim nazarımızda kadın erkek farkı yok

Noksanlıkta eksiklikte senin görüşlerinde…

Aşk ile…